Türk tiyatrosunun usta isimlerini yetiştiren, İstanbul Üniversitesi Talebe Birliği öğrencileri tarafından 1953 yılında amatör bir tiyatro olarak Avni Dilligil’in inançlı desteğiyle kurulan Gençlik Tiyatrosu 70 yıl sonra belgesel oldu. Yönetmen ve yapımcılığını Nurgül Bayram’ın, müziklerini Ali Otyam’ın ve seslendirmesini Levent Dönmez’in yaptığı belgeselin gösterimi, yarın saat 20.00’de Cemal Reşit Rey (CRR) Konser Salonu’nda yapılacak.
‘GENÇLERE ARMAĞAN’
Türkiye’de toplumcu, çağdaş tiyatronun temellerini atarak Türk tiyatrosunun ilk kez Avrupa’da temsil edilmesini sağlayan Gençlik Tiyatrosu, sadece tiyatroda değil, her alanda kendi mesleğinin öncülerini yetiştirdi. Araştırma ve yapım aşaması beş yıl süren belgeselde; Aden Tolay, Ali Özgentürk, Can Kolukısa, Erol Keskin, Genco Erkal, Haldun Dormen, İzzet Günay, Nevra Serezli, Osman Arolat, Rahmi Dilligil, Rana Cabbar, Suna Keskin, Yılmaz Büyükerşen, Yılmaz Gruda, Yurdaer Erşan ve Zihni Göktay’ın aralarında olduğu 42 isimle röportajlar yapılarak daha önce yayımlanmamış fotoğraf ve görüntüler kullanıldı.
SUNA KESKİN: TİYATRONUN CAN SUYU
Gençlik Tiyatrosu yıllarını sorduğumuz Suna Keskin, söze “Nurgül Bayram’ın hazırladığı bu belgeseli çok önemsiyorum. Genç bir belgeselci olarak Nurgül Bayram’ı değer verip göz ardı etmediğiniz için sizi ve Cumhuriyet gazetemizi de elbette… Yıllardır emek vererek günümüz Türk tiyatrosuna can suyu olmuş Gençlik Tiyatroları belgeseli çok değerli. Bugünlerden o günlere bakınca gençlik tiyatrolarının son zamanlarını yakalamış, o heyecanı tatmış ve bu oluşuma emek vermiş bir aktörün eşi (Erol Keskin) ve 60 yıllık bir oyuncu olarak kendimi elbette çok şanslı hissediyorum. Şu anda hayatta olmayan, Türk tiyatrosuna damgasını vurmuş, gönül vermiş bir avuç gencin dünyaya açılmak, ülkemizi tiyatromuzu tanıtmak adına nasıl bir coşkuyla çalıştıklarına şahit oldum. Öğrencilik yıllarıma heyecan katan bu unutulmaz girişimin kalp atışlarını hissettim. Ortak amaçlar, ortak heyecanlar bizim mesleğimiz de çok önemli… Dünya değişti, değerler çok değişti. Şu anda Türk tiyatrosunda nice genç yetenekli oyuncularımız var. Böyle bir oluşum elbette yaratılabilir. Dünya çapında oyuncularımızın olduğunu biliyorum, gençlerin yolunu açıp değerlendirmek gerekir. Başta söylediğim gibi genç bir belgeselcinin böyle bir oluşumun peşine düşüp ısrarla zor olanı kotarmasını bu mesleğe 60 yılını veren bir oyuncu olarak yüreğimle kucaklıyorum” diyor.
İLK ATEŞ…
O yıllarda Türkiye’de yalnızca iki profesyonel tiyatro bulunuyordu. Ankara Devlet Tiyatrosu ve İstanbul Şehir Tiyatrosu.
Gençlik Tiyatrosu bir öğrenci tiyatrosu olarak açılıyor ancak profesyonel tiyatronun yapamadığını yapıyor. 1960’dan sonra Türkiye’de başlayan tiyatro patlamasının ilk ateşini yakıyor. Gençler “Tiyatroyu biz kendimiz kurarız, oyunları biz seçeriz, biz sahneye koyarız, oyuncuları biz seçeriz, dekorları biz yaparız” diyerek yola koyuluyorlar ve birçok ilki başarıyorlar.
1953’ten 1968’e kadar 15 yıl varlığını sürdüren Gençlik Tiyatrosu, gençler için bir okul olarak sadece tiyatroda değil, pek çok alanda mesleğinin öncülerini yetiştiriyor.